FETÖ Üniversiteler için 'PARALEL YÖK' Kurmuş
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Mehmet Şenay Baygın tarafından FETÖ'nün akademik yapılanmasına ilişkin yürütülen soruşturmada, örgütün İstanbul Üniversitesindeki yapılanmasına yönelik hazırlanan ve mahkemece kabul edilen ilk iddianamenin detayları belli oldu.
İddianamede, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından İstanbul Üniversite Rektörluğu Personel Daire Başkanlığının FETÖ ile bağı kuvvetle muhtemel olan ve üniversite imkanlarını bu hain amaç için kullanma şuphesi bulunan personel hakkında idari işlem uygulanıp liste olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunulduğunu ve bunun uzerine soruşturmanın başlatıldığı vurgulandı.
Soruşturma kapsamında 14'ü tutuklu 2'si firari 45 şüpheli hakkında soruşturmanın tamamlandığı, 7 kişi hakkında da takipsizlik kararı verildiği belirtilen iddianamede, bunların haricinde 52 şüpheli akademisyen hakkındaki soruşturma sürdüğü için dosyasının ayrıldığı kaydedildi. FETÖ'nün yapılanması ve bugüne kadar ki eylemleri ile 15 Temmuz darbe girişiminin genel olarak anlatıldığı iddianamede, örgütün akademik yapılanması irdelendi.
İddianamede, örgütün ülke genelinde 17 özel universiteyi kurarak faaliyete geçirdiği ve bunların daha sonra 23 Temmuz 2016 tarihli Kanun Hukmunde Kararname ile kapatıldığı belirtilerek, kapatılan üniversitelerin tek tek isimleri verildi. Örgutun Türkiye haricinde yurt dışında faaliyet gösteren ''Amerika Birleşik Devletleri / Amerikan İslam Üniversitesi ve Uluslararası Virginia Üniversitesi, Arnavutluk / Bedir Üniversitesi, Azerbaycan / Kafkas Üniversitesi (2014 yılında SOCAR Şirketi'ne devredildi), Gurcistan/ Uluslararası Karadeniz Üniversitesi, Kazakistan / Suleyman Demirel Üniversitesi, Kırgızistan / Ataturk-Alatoo Üniversitesi, Turkmenistan / Halkara Turkmen-Turk Üniversitesi, Romanya / Guneydoğu Avrupa Lumina Üniversitesi, Bosna-Hersek / Burç Üniversitesi ve Irak / Işık Üniversitesi'nin FETÖ/PDY silahlı terör örgutune muzahir olarak faaliyet gösterdiklerinin bilindiği kaydedildi.
Örgütün eleman yetiştirmek konusunda akademilere yöneldiği vurgulanan iddianamede, FETÖ'nün özel üniversitelerinin haricinde kamu üniversitelerinde de bir yapılanmaya gittiği anımsatılarak, yapılanması şu şekilde anlatıldı:
''FETÖ elebaşısının talimatı ile tum kamu universitelerini ele geçirmeye çalışan örgüt, Yuksek Öğretim Kurumu (YÖK) örgutlenmesine paralel bir yapı olarak kendi örgutlenmelerini her universitede oluşturmuşlardır. Üniversitelerde; universite, fakulte, yuksekokul ve enstitu imamları olarak yapılanmış olup, bu bunyeler içerisindeki örgut uyeleri bu imamlara bağlı olarak örgutsel faaliyet yurutmuşlerdir. Üniversitelerde okuyan öğrenciler için örgut tarafından öğrencilerin kaldığı evler ve yurtlar tahsis edilmiş, bu evler ve yurtlarda öğrenci abileri ve ablaları tarafından örgutsel eğitim verilip, denetime tabi tutulmuşlardır. Işık Evlerinden, dershanelerden yetiştirilen öğrenciler örgutun istediği bölumler için universiteye hazırlanmış, universite sınavlarında bu bölumlere girebilmeleri için her turlu sınav yolsuzluğu yapılmıştır.''
ALES sorularını çalarak 8 bin 500 akademisyen yerleştirilmiş
Üniversiteye giren bu öğrencilerin örgutun universite imamları tarafından korunduğu ve örgut hiyerarşisi içerisinde ileride tayin edilecek görevler için özel olarak yetiştirildiği vurgulanan iddianamede, ''Üniversite sonrası yuksek lisans, doktora, yurt dışı eğitimleri almak için her turlu hukuk dışı yollar kullanılmıştır. Örgut akademik kadrolara kendi uyelerini yerleştirmek için akademik lisans ustu eğitim sınavında (ALES) soruları ele geçirerek örgut uyelerine sızdırmıştır. Yuksek lisans, doktora ve ALES sınavlarında çaldığı sorular sayesinde universitelere 2002-2013 yılları arasında 8 bin 500 civarında akademisyen yerleştirildiği tahmin edilmektedir.'' denildi.
ÖSYM verilerine göre 2005'de ALES sınavına 226 bine yakın adayın girdiği, bu adayların %0,1'inin soruları tam ya da 2 eksik ile tamamladığı, 2005 yılında ALES'de tam yapanların sayısı 100 iken, bu rakamın 2009 yılında tam 200 kat arttığı dikkat çekilen iddianamede, 2009 yılında sınava giren 226 bine yakın adayın %9'unun tam puan aldığı, FETÖ/PDY silahlı örgutunun neredeyse butun sınavlarda hırsızlık yaptığı, 2009 yılında ALES'de yanlızca 2 yanlışı olan aday sayısının 20 bin 290 olduğunun tespit edildiği kaydedildi.
FETÖ, soruları tam yapanların dikkat çekmemesinden faydalandı
ALES, yuksek lisans ve doktora sınavlarında, sonuçtan farklı soruların, universite bölumlerinde kullanıldığı için tam yapan kişilerin bireysel olarak değerlendirildiğinde soruları tam yapanların dikkat çekmediği ve kuşku uyandırmadığı, sınavın bu özelliğinden faydalanan örgutün soruları binlerce adaya sızdırarak universitelerde kendi akademik kadrosunu oluşturduğu belirtilen iddianamede, örgutun hakimiyetinin etkin olduğu taşra universitelerinde akademik kadroların açılıp bu kadrolara yerleştirdikleri örgut uyelerini daha sonra buyuk universitelere geçişini sağladığı, böylece tüm kamu universitelerinin adeta örgutçe kuşatıldığı kaydedildi.
Üniversite rektörluk seçimlerinde örgutün her universitede ya örgut uyesi rektör adayını ya da örgute yakın olan rektör adayını desteklediği, seçimlerde her turlu yöntemi kullanarak kazanmayı amaçladığı kaydedilen iddianamede, ''Örgut için universite yönetimi çok önemlidir. Üniversitenin akademik kadrosunun yanında idari kadrolarını da elinde tutmak istemiştir. Üniversiteler yuksek butçeli kurumlar olup, bu butçelerin örgut mensuplarınca örgutun amaçları doğrultusunda kullanılması hedeflenmiştir. Üniversitelerde mal ve hizmet alımlarında yapılan ihalelerle örgut uyesi kişilerin ihalelerin kazanması sağlanmıştır. Üniversiteler bir eğitim, araştırma ve bilim yuvası olarak değil örgute yetişmiş elaman kazandıran hucre evi, ekonomik girdi sağlayan ticarethane, ulke siyasetinde rol alan, yönetime baskı kuran, siyasi partiler gibi kullanılmıştır. Bu nedenledir ki universitelerdeki örgut uyeleri yasalar çerçevesinde eğitim ve öğretim hizmeti vermekten öte örgut talimatlarını yerine getiren örgutun amaçlarına hizmet eden birer militan gibi hareket etmişlerdir.'' ifadesine yer verildi.
İddianamede, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ''iyot'' gibi ortaya çıkan örgut mensuplarına yönelik ulke genelinde tüm kamu universitelerinde soruşturmaların başlatıldığı anlatılan iddianamede, şüpheli akademisyenler hakkında ''Bylock'', ''1 dolar'', ''Bank Asya hesap hareketleri'', sosyal medya paylaşımları ve WhatsApp yazışmaları delil olarak gösterildi.
FETÖ, Bank Asya için akademisyenleri harekete geçirdi
İddianamede, FETÖ'nün 17/25 Aralık 2013 darbe girişiminin başarısız olması sonrasında örgute finans sağlayan kaynakların maddi olarak zor durumda kalması ile örgutun ust duzey uyeleri ve yöneticilerine ait sosyal medya hesaplarından "Bank Asya'ya para yatırın" çağrısı uzerine hiyerarşik yapı içerisinde uyeler tarafından Bank Asya Katılım Bankasına para aktarılarak, bankanın kapanmaması için finans sağlandığı ve silahlı terör örgutunun çağrılarına riayet edildiğinin anlaşıldığı ifade edildi.
Bankacılık Duzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) verilerine göre, FETÖ'nun akademideki yapılanmasını bir kez daha gözler önune serdiği vurgulanan iddianamede, 24 Aralık 2014 de TMSF el koymadan önce Bank Asya'nın mevduat varlığının 15 milyar TL den 6.9 milyar TL'ye gerilediği belirtilerek, BDDK verilerine göre bu mevduatın yuzde 20'sinin akademisyenlere ait olduğu, aynı tarihte Bank Asya'da 168 akademisyen ve eşlerine ait toplam 1 milyar 132 milyon TL'nin bulunduğunun tespit edildiği kaydedildi.
İddianamede, Bank Asya'yı kurtarmak için FETÖ'nun akademisyenleri de harekete geçirdiğinin ortaya çıktığı, örgüt elebaşısı Fetullah Gulen'in talimatıyla Bank Asya'yı kurtarmak için harekete geçen FETÖ'nün, himmet paralarını 5 bin akademisyen uzerinden bankaya yönlendirdiği, bankaya 5 milyar TL'nin yatırıldığı belirtilerek, ''FETÖ'nun Bank Asya'yı kurtarmak için 'himmet akademisini' kullandığının ortaya çıktığı, 17-25 Aralık darbe girişiminden sonra bankaya, 5 bin akademisyen uzerinden yaklaşık 5 milyar lira fon yönlendirildiği, bir araştırma görevlisinin hesabından 42.5 milyon lira çıktığının tespit edildiği, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) uzmanlarının 17-25 Aralık darbe girişimi sonrasında Bank Asya hesaplarına yönelik incelemeleri, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nda (DDK) raporlaştırıldığı görulmuştur.'' denildi.
İddianamede, şüpheliler Doç. Dr. Ahmet Edip Müftüoğlu, öğretim görevlisi Enis Güney, Prof. Dr. Ferah Armutçu, öğretim görevlisi Halim Taşkaya, öğretim görevlisi Hasan Fehmi Erol, öğretim görevlisi Hasan Hakan Ulutin, Prof.Dr. Lütfi İlhan Yargıç, Prof.Dr. Metin Halaç, Yrd.Doç.Dr. Mustafa Selçuk, Doç.Dr Osman Abalı, Yrd.Doç.Dr Savaş Açıkkaya ve Prof.Dr Vedat Demir'in tutuklandığı, bu şüphelilerden 6'sının örgütün şifreli haberleşme programı olan ''Bylock''u kullandığı belirtildi.
Şüphelilerden Yrd.Doç.Dr. Dilek Selek, Yrd.Doç.Dr. Erol Önen, Yrd.Doç.Dr. İrfan Bulut, Doç.Dr Murat Uludağ, Yrd.Doç. Dr. Selahattin Çiftçi'nin de firari olduklarını ve haklarında yakalama kararı bulunduğu belirtilen iddianamede, diğer 28 şüpheli hakkında adli kontrol kararı verilerek serbest bırakıldığı belirtildi. Şüphelilerden ikisinin açığa alındığı, diğerlerinin de Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edildiği vurgulanan iddianamede, tüm şüphelilerin FETÖ'nün 17-25 Aralık teşebbüsünün ardından Bank Asya'da hesap açtırarak para yatırdığı ya da var olan hesaplarına yüklü miktarlarda para yatırdıklarının tespit edildiği belirtildi.
Şüphelilerin bir kısmında yapılan aramalarda ''1 dolar"ın bulunduğu, örgüt elebaşısı Fetullah Gülen'in kitapları veya CD'lerinin bulunduğu ve sosyal medyadan yaptıkları paylaşım ile örgüt lehine propaganda yaptıkları vurgulanan iddianamede, şüpheli Prof. Dr. Vedat Demir'in WhatsApp yazışmalarına yer verildi.
Şüpheli profesörün WhatsApp yazışmaları
Darbe girişimi gecesi birden fazla şahısla WhatsApp üzerinden görüşen ve meslekten ihraç edilen şüpheli tutuklu Prof. Dr. Vedat Demir'in ''15 Temmuz gecesi gerçekleştirilmeye çalışılan darbe girişiminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından planlandığını ve yaşanan olayların bir tiyatro, musamere, oyun olduğunu, 'Hocam darbe başarılı olamazsa hepimiz yandık. Tek adam faşizmi hakim olacak...Ben devlet anlayışına sahip askere bile razıyım.' şeklindeki yazışmalarına yer verilen iddianamede, darbe girişiminin başarısız olmasının ardından şüpheli Demir'in, K.D. isimli şahsı ile yazışmalarında kendisinin FETÖ/PDY örgutu ile alakası olmadığını ve demokratik bir insan olduğunu belirtmek için yazı yazacağını ve bahse konu ile ilgili K.D. isimli şahıs ile istişare ettiği, yazarlık yaptığı gazeteye yazmayacağına ilişkin söz konusu şahıs ile görüştüğü kaydedildi.
Şüpheli Demir'in söz konusu yazışmalarda Cumhurbaşkanına hakaret içeren paylaşımlarda bulunduğu da öne sürülen iddianamede, darbe girişiminin ardından şüpheli Vedat Demir, Yarına Bakış gazetesinde yazarlığı bırakarak son olarak yazmış olduğu yazı hakkında, FETÖ/PDY örgutune ait yayın kuruluşlarından Aksiyon dergisinde görevli E.O. isimli şahsın tepki gösterdiği, Vedat Demir'in de şahsa cevap olarak, Hayırlısı olsun. Önemli olan Twitter mesajı değil. Cemaatten çok dostum var. Hiçbirini uzmek istemem. Yazdığım her satırı inanarak yazdım. Cemaati suçlamadım. Şu anda idealleri savunabilecek bir zemin ve ortam yok" dediği belirtildi.
İddianamede, Şupheli Vedat Demir hakkında açık kaynaklardan yapılan incelemede, FETÖ/PDY silahlı terör örgutu ile bağlantılı olan haber ve medya kuruluşlarından birisi olan ve bu nedenle kapatılan Samanyolu TV'de yayınlanan bir programa yorumcu olarak katıldığı, "Kayyum kıyımı devam ediyor'', "Bunları eskiden derin devlet yapardı'', "Özgür medyayı kararttılar'' başlıkları ile yorumlarda bulunduğunun tespit edildiği kaydedildi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, tüm şüphelilerin ''silahlı terör örgütüne üye olmak'' suçlarından 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talep ediliyor. Şüpheliler, 13, 14, 15 ve 16 Şubat tarihlerinde hakim karşısına çıkacak.